19 Ocak 2010 Salı
12 Aralık 2009 Cumartesi
6 Aralık 2009 Pazar
16 Kasım 2009 Pazartesi
8 Temmuz 2009 Çarşamba
4 Mart 2009 Çarşamba
28 Ocak 2009 Çarşamba
11 Ocak 2009 Pazar
life sux
The sun goes up and then it goes down. But everytime that happens, what do you get? You get a new day. You get a new one. When you breathe, you inhale and you exhale, but every single time that you do that you're a little bit different then the one before. We're always changing. And its important to know that there are some changes you can't control and that there are others you can.
25 Aralık 2008 Perşembe
20 Aralık 2008 Cumartesi
16 Kasım 2008 Pazar
9 Kasım 2008 Pazar
7 Kasım 2008 Cuma
6 Kasım 2008 Perşembe
4 Kasım 2008 Salı
28 Ekim 2008 Salı
20 Ekim 2008 Pazartesi
12 Ekim 2008 Pazar
8 Ekim 2008 Çarşamba
Buda Benden Olsun!!!!! Ben mi? BenX
Nedir, ne oluyor, unuttunuz mu yoksa yaşadığınızı, günler, kızgın küller gibi bütün duygularınızı kavurup öldürerek mi geçiyor üzerinizden, bir müzik sesiyle şöyle bir koltuğunuzda doğrulduğunuz, aniden bir yaz yağmuru gibi boşanıveren sebepsiz sevinçlere inanmıyor musunuz, bir ağaç gölgesinde bir an durmak, bir akşam üstü denize baktığınızda bu sonsuz suların kıpırtısına şaşmak yok mu artık, el ele tutuşmak, bir avucun bir başka avuca dokunmasının yarattığı ürperti de hayal hanesinde kendine bir yer bulmuyor mu, bitti mi bu macera, çekildiniz mi bu hayattan, hayatın sizin bulunmadığınız yerlerde yaşandığına mı inanıyorsunuz, daha bitmeden bitirdiniz mi her şeyi, yorgun ruhunuz yeni coşkular için hazır hissetmiyor mu kendini. Delirdiniz mi siz?
Şu köşe başında karşınıza ne çıkacağını ne biliyorsunuz, biliyorum genellikle köşe başlarında açlık, acı ve ölüm çıkıyor karşınıza ama kim bilir,belki eski bir dosta, belki güzel bir kadına, belki okunmuş kitaplar satan bir sahafa da rastlayabilirsiniz, bir piyano sesi duyabilirsiniz ya da bir Rumeli türküsü açık bir pencereden, bir söğüt ağacı görebilirsiniz çocukken kabuğundan düdük yaptığınız, dans adımlarıyla yürüyen bir çift bacak geçiverir önünüzden. biri bir ıslık çalabilir, hatta siz bile çalabilirsiziniz.
Ne sevinci, ne hayatı, ne eğlencesi para yok ki diyorsanız eğer ve eğlenmek için paranın gerekliliğine bu kadar inanıyorsanız, emin olun paranız olduğunda da eğlenemezsiniz, para eğlenmeyi çeşitlendirir sadece ama eğlenceyi yaratmaz, öpüşmek parayla değil, şarkı mırıldanmak parayla değil, acaba o şimdi ne yapıyor diye düşünmek parayla değil, tv'de iyi bir film seyretmek parayla değil, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bu benim için yapıldı diye neredeyse gururla alıp, bardağı ince belinden sıkıca kavrayıp içmek parayla değil.
Hayat diye bir şey var. Sadece sizin olan, sadece size ait, içinde sadece sizin gördüğünüz çiçekler açan, yalnızca sizin müziklerinizin çaldığı bir bahçe var, sokmayın oraya öyle herkesi, çiçeklerinizi başkalarının çapalamasını beklemeyin, şarkılarınızı başkalarına söyletmeyin, anladık ahmaklıklar oluyor, aptalca kararlar veriliyor, hepinizin hayatından bir şeyler çalınıyor, hayalleriniz teker teker buduyorlar, ümitlerinizi öldürüyorlar, çaresiz bırakıyorlar sizi, yenildiniz belki de, yenilginin ağır yaralarını taşıyorsunuz ruhunuzda ama gene de bir hayatınız var sizin, sadece size ait bir bahçeniz, durup soluklanacağınız, yaralarınızı yıkayacağınız, çiçeklerini seyredebileceğiniz bir bahçe, soğukta bir bira içebilirsiniz, bir ağacın gölgesinde durabilirsiniz bir an, sabaha karşı uyanıp her ay yeniden doğan hilale bir bakabilirsiniz, çok sevdiğiniz bir kitabı bir daha karıştırabilirsiniz, aşık olabilir ya da aşık olmayı düşünebilirsiniz. Sevdikleriniz özleyebilir ve bir gün yeniden kavuşabileceğinizi hayal edebilirsiniz, geceleri ağaçların daha değişik koktuğunu fark edebilirsiniz, yeni bir salata icat edebilirsiniz, saçlarınızı her zamankinden daha değişik kestirebilir, evinize bir gün de başka bir yoldan gidebilirsiniz, alışkanlıklarınızı değiştirmek için kendinize karşı müthiş bir savaş açabilirsiniz.
Hayat diye bir şey var, her zaman size keşfedilecek geniş alanlar bırakan, ne kadar yaşarsanız yaşayın daima bilmediğiniz, kuytularına sokulamadığınız bir hayat, sadece size ait bir hayat.Biliyorum dertler çok, ahmaklıklar yapılıyor, sıkıntılar bitmiyor, günler birbiri ardına buruşup eskiyor, yorgunsunuz, belki yeniksiniz. Teslim mi olacaksınız peki? Hayal kurmayacak mısınız, çılgınca sevişmeyecek misiniz, ağaçlara bakmayacak mısınız, denizler şaşmayacak mısınız, ani ve sebepsiz sevinçlere inanmayacak mısınız, bir tabak semizotunun tahmin edemeyeceğiniz kadar lezzetli olabileceğini hiç düşünmeyecek misiniz, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bardağı belinden kavrayıp içmeyecek misiniz her şeyi. Delirdiniz mi siz? Hayat diye bir şey var, evet orada, elinin hemen yanında duruyor.
Şu köşe başında karşınıza ne çıkacağını ne biliyorsunuz, biliyorum genellikle köşe başlarında açlık, acı ve ölüm çıkıyor karşınıza ama kim bilir,belki eski bir dosta, belki güzel bir kadına, belki okunmuş kitaplar satan bir sahafa da rastlayabilirsiniz, bir piyano sesi duyabilirsiniz ya da bir Rumeli türküsü açık bir pencereden, bir söğüt ağacı görebilirsiniz çocukken kabuğundan düdük yaptığınız, dans adımlarıyla yürüyen bir çift bacak geçiverir önünüzden. biri bir ıslık çalabilir, hatta siz bile çalabilirsiziniz.
Ne sevinci, ne hayatı, ne eğlencesi para yok ki diyorsanız eğer ve eğlenmek için paranın gerekliliğine bu kadar inanıyorsanız, emin olun paranız olduğunda da eğlenemezsiniz, para eğlenmeyi çeşitlendirir sadece ama eğlenceyi yaratmaz, öpüşmek parayla değil, şarkı mırıldanmak parayla değil, acaba o şimdi ne yapıyor diye düşünmek parayla değil, tv'de iyi bir film seyretmek parayla değil, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bu benim için yapıldı diye neredeyse gururla alıp, bardağı ince belinden sıkıca kavrayıp içmek parayla değil.
Hayat diye bir şey var. Sadece sizin olan, sadece size ait, içinde sadece sizin gördüğünüz çiçekler açan, yalnızca sizin müziklerinizin çaldığı bir bahçe var, sokmayın oraya öyle herkesi, çiçeklerinizi başkalarının çapalamasını beklemeyin, şarkılarınızı başkalarına söyletmeyin, anladık ahmaklıklar oluyor, aptalca kararlar veriliyor, hepinizin hayatından bir şeyler çalınıyor, hayalleriniz teker teker buduyorlar, ümitlerinizi öldürüyorlar, çaresiz bırakıyorlar sizi, yenildiniz belki de, yenilginin ağır yaralarını taşıyorsunuz ruhunuzda ama gene de bir hayatınız var sizin, sadece size ait bir bahçeniz, durup soluklanacağınız, yaralarınızı yıkayacağınız, çiçeklerini seyredebileceğiniz bir bahçe, soğukta bir bira içebilirsiniz, bir ağacın gölgesinde durabilirsiniz bir an, sabaha karşı uyanıp her ay yeniden doğan hilale bir bakabilirsiniz, çok sevdiğiniz bir kitabı bir daha karıştırabilirsiniz, aşık olabilir ya da aşık olmayı düşünebilirsiniz. Sevdikleriniz özleyebilir ve bir gün yeniden kavuşabileceğinizi hayal edebilirsiniz, geceleri ağaçların daha değişik koktuğunu fark edebilirsiniz, yeni bir salata icat edebilirsiniz, saçlarınızı her zamankinden daha değişik kestirebilir, evinize bir gün de başka bir yoldan gidebilirsiniz, alışkanlıklarınızı değiştirmek için kendinize karşı müthiş bir savaş açabilirsiniz.
Hayat diye bir şey var, her zaman size keşfedilecek geniş alanlar bırakan, ne kadar yaşarsanız yaşayın daima bilmediğiniz, kuytularına sokulamadığınız bir hayat, sadece size ait bir hayat.Biliyorum dertler çok, ahmaklıklar yapılıyor, sıkıntılar bitmiyor, günler birbiri ardına buruşup eskiyor, yorgunsunuz, belki yeniksiniz. Teslim mi olacaksınız peki? Hayal kurmayacak mısınız, çılgınca sevişmeyecek misiniz, ağaçlara bakmayacak mısınız, denizler şaşmayacak mısınız, ani ve sebepsiz sevinçlere inanmayacak mısınız, bir tabak semizotunun tahmin edemeyeceğiniz kadar lezzetli olabileceğini hiç düşünmeyecek misiniz, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bardağı belinden kavrayıp içmeyecek misiniz her şeyi. Delirdiniz mi siz? Hayat diye bir şey var, evet orada, elinin hemen yanında duruyor.
27 Eylül 2008 Cumartesi
22 Eylül 2008 Pazartesi
19 Eylül 2008 Cuma
kafatasina mahkum olmus beyin icin ozgurluk herseyi bilmekle mumkun olabilecek bir utopya ya da yok olup zamandan bagimsizlasmak kadar kolay bir nihayet olabilir. olmayabilir de. bilmemiz gereken hicbirsey de olmayabilir. hersey gereksiz olabilir. hatta oyledir dersen gercekten oyle olan cinsten bir hayatin cozumu, sona varis, murada eris olabilir. hersey mumkun olabilir, hicbiri gercek olmayabilirken.
16 Eylül 2008 Salı
15 Eylül 2008 Pazartesi
time is not round
silence at the beginning means nothing, at the end everything. and meaning finds itself the right place only in the past.
sia-sweet potatoe
she cooks you sweet potato, you don't like aubergine
she knows to boil the kettle when you hum bars from Grease
she senses you are lonely but still she can't be sure
and so she stands and waits, stands anticipating your thoughts
she knows to boil the kettle when you hum bars from Grease
she senses you are lonely but still she can't be sure
and so she stands and waits, stands anticipating your thoughts
12 Eylül 2008 Cuma
To Leave or To Stay
Two faces of life are included together only in remoteness. One face is always seen by the one who looks from the other side. The degree of their loneliness depends on the amount of the tear which is spent by the one who stays and, which is kept by the one who leaves.
9 Eylül 2008 Salı
5 Eylül 2008 Cuma
4 Eylül 2008 Perşembe
23 Ağustos 2008 Cumartesi
18 Ağustos 2008 Pazartesi
15 Ağustos 2008 Cuma
13 Ağustos 2008 Çarşamba
8 Ağustos 2008 Cuma
30 Temmuz 2008 Çarşamba
bi daa içmicem.
"Günlük hayatın sıkıntısından biraz silkeler insanı, her şeyin aynı olmasından. Kişiyi bedenin ve aklın dışına çıkarıp duvara yapıştırır. Sanırım içmek, ertesi sabah tekrar hayata dönülebilen ve her gün tekrarlanabilen bir intihar şeklidir."
Charles Bukowski
Charles Bukowski
29 Temmuz 2008 Salı
arayis
yarim bazen tamdan iyidir. belki yani. tamamlanmadan, henuz yaridayken tam'in daha iyi olacagina kim tum kalbiyle inanabilir ki. gerceklesmemis olasiliklarin ve gerceklesirken yarim kalmis olasiliklarin hayatimiza kattigi mana bunlarin soyut olmalari, sadece firsati kacirmis birer ihtimal olmalari nedeniyle belki de daha derindir. kimbilir.
23 Temmuz 2008 Çarşamba
words
Sen bir dakika bile ekleyemezsin ömrüme...
Günlerimi acıyla kısaltabilirsin.
Ömrümden geceler kopartabilirsin.
Ama bir tek gün bile katamazsın...
Yüzümdeki kırışıklıkların artmasına katkıda bulunabilirsin.
Ama zamanın oluşturduğu tek bir çizgiyi bile yok edemezsin...
Sözlerinle beni öldürebilirsin ama.
Bir Kez Öldüm Mü
Karşılığında Dünyayı Bile Versen , Bana Can Veremezsin...
Günlerimi acıyla kısaltabilirsin.
Ömrümden geceler kopartabilirsin.
Ama bir tek gün bile katamazsın...
Yüzümdeki kırışıklıkların artmasına katkıda bulunabilirsin.
Ama zamanın oluşturduğu tek bir çizgiyi bile yok edemezsin...
Sözlerinle beni öldürebilirsin ama.
Bir Kez Öldüm Mü
Karşılığında Dünyayı Bile Versen , Bana Can Veremezsin...
19 Temmuz 2008 Cumartesi
flagpole sitta
i had visions, i was in them
i was looking into the mirror
to see a little bit clearer
rottenness and evil in me
fingertips have memories
mine can't forget the curves of your body
and when i feel a bit naughty
i run it up the flagpole and see who salutes
(but no one ever does)
i'm not sick but i'm not well
and i'm so hot cause i'm in hell
been around the world and found
that only stupid people are breeding
the cretins cloning and feeding
and i don't even own a tv
put me in the hospital for nerves
and then they had to commit me
you told them all i was crazy
they cut off my legs now i'm an amputee, god damn you
i'm not sick but i'm not well
and i'm so hot cause i'm in hell
i'm not sick but i'm not well
and it's a sin to live so well
i wanna publish zines
and rage against machines
i wanna pierce my tongue
it doesn't hurt, it feels fine
the trivial sublime
i'd like to turn off time
and kill my mind
you kill my mind
paranoia paranoia
everybody's coming to get me
just say you never met me
i'm going underground with the moles
hear the voices in my head
i swear to god it sounds like they're snoring
but if you're bored then you're boring
the agony and the irony, they're killing me
i'm not sick but i'm not well
and i'm so hot cause i'm in hell
i'm not sick but i'm not well
and it's a sin to live so well
i was looking into the mirror
to see a little bit clearer
rottenness and evil in me
fingertips have memories
mine can't forget the curves of your body
and when i feel a bit naughty
i run it up the flagpole and see who salutes
(but no one ever does)
i'm not sick but i'm not well
and i'm so hot cause i'm in hell
been around the world and found
that only stupid people are breeding
the cretins cloning and feeding
and i don't even own a tv
put me in the hospital for nerves
and then they had to commit me
you told them all i was crazy
they cut off my legs now i'm an amputee, god damn you
i'm not sick but i'm not well
and i'm so hot cause i'm in hell
i'm not sick but i'm not well
and it's a sin to live so well
i wanna publish zines
and rage against machines
i wanna pierce my tongue
it doesn't hurt, it feels fine
the trivial sublime
i'd like to turn off time
and kill my mind
you kill my mind
paranoia paranoia
everybody's coming to get me
just say you never met me
i'm going underground with the moles
hear the voices in my head
i swear to god it sounds like they're snoring
but if you're bored then you're boring
the agony and the irony, they're killing me
i'm not sick but i'm not well
and i'm so hot cause i'm in hell
i'm not sick but i'm not well
and it's a sin to live so well
14 Temmuz 2008 Pazartesi
13 Temmuz 2008 Pazar
9 Temmuz 2008 Çarşamba
Kusur benim imzamdır.
" Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı."
8 Temmuz 2008 Salı
demiş ki...
Kusurların kutsal bir yanı olmuştur hep. Asla onları düzeltmeye kalkışmayın. Tam tersini yapın: Onları usa vurun, iyice anlayın. Ancak o zaman onları yüceltebilirsiniz.
7 Temmuz 2008 Pazartesi
inhale-exhale
The sun goes up and then it goes down. But everytime that happens, what do you get? You get a new day. You get a new one. When you breathe, you inhale and you exhale, but every single time that you do that you're a little bit different then the one before. We're always changing. And its important to know that there are some changes you can't control and that there are others you can.
*umut dolu bir düğün postu da benden o halde.
*umut dolu bir düğün postu da benden o halde.
3 Temmuz 2008 Perşembe
2 Temmuz 2008 Çarşamba
bi VTRmiz var
efendim araya reklam alıyorum ve kağanın düğün postunu takdim ediyorum.
buyrun burdan yakınız
buyrun burdan yakınız
29 Haziran 2008 Pazar
24 Haziran 2008 Salı
when it gets dark
"her şeyi bilmek için, belki de hiçbir şey bilmemek gerektiğinden, ademoğullarından bazıları, bildikleri her şeyi unutmaya hayatlarını adadı."
23 Haziran 2008 Pazartesi
saksı template
Ben burada saksı gibi duruyorum. Saksı değilim ben; ...insert name here...'um. Bana saksı muamelesi yapamazsınız. Bana arada bir soracaksınız. Herkes konuşuyor; burada altı saattir oturuyoruz, hiç bana iki laf gelmedi. Niye böyle haksızlık yapıyorsunuz? İşte bu da reyting yapar işte al sana. Ben reytingi çok iyi bilirim. Ben sahneyi nasıl evirir çeviririm. Ben bilirim o işi, ama beni göz ardı etmeyin. Lütfen ben burada otururken benim ağırlığıma uygun hareket edin. Ben büyük bir sanatçıyım.
Gelmiş geçmiş en büyük sanatçılardan biriyim. Ben Türkiye´de Türk popunu ilk kuran adamım. En çok bana soracaksınız.
Gelmiş geçmiş en büyük sanatçılardan biriyim. Ben Türkiye´de Türk popunu ilk kuran adamım. En çok bana soracaksınız.
22 Haziran 2008 Pazar
20 Haziran 2008 Cuma
truth
''gerçekten de hikayenin sonuna geliyoruz. ve çok yükseklerden düşeceğiz. unutuyoruz. hissetmiyoruz. istemiyoruz. yaptıklarımız, daha çok eski alışkanlıklar. konuşmalarımız, elli kelimelik bir bulmaca. çok fazla tanıdık hayatı. şimdi kusma zamanı! ama her tükürdüğümüz pislik, yanında bizden bir parça da götürüyor...''
19 Haziran 2008 Perşembe
16 Haziran 2008 Pazartesi
15 Haziran 2008 Pazar
biraz da nostalji
choose life. choose a job. choose a career. choose a family. choose a fucking big television. choose washing machines, cars, compact disc players and electrical tin openers. choose good health, low cholesterol, and dental insurance. choose fixed interest mortgage repayments. choose a starter home. choose your friends. choose leisurewear and matching fabrics. choose diy and wondering who the fuck you are on a sunday morning. choose sitting on that couch watching mind-numbing, spirit crushing game shows, stuffing junk food into your mouth. choose rotting away at the end of it all, pishing your last in a miserable home, nothing more than an embarrassment to the selfish, fucked up brats you spawned to replace yourself. choose a future. choose life... but why would i want to do a thing like that?
14 Haziran 2008 Cumartesi
some words about god!
sevdiğim bi kaç tanrısal hezeyan da şunlardır...
- allahım sen soktun sen çıkart !
- ey yumurtaya can veren allahım, bu kulunu neden unuttun?
- allahım sen soktun sen çıkart !
- ey yumurtaya can veren allahım, bu kulunu neden unuttun?
12 Haziran 2008 Perşembe
11 Haziran 2008 Çarşamba
9 Haziran 2008 Pazartesi
8 Haziran 2008 Pazar
5 Haziran 2008 Perşembe
4 Haziran 2008 Çarşamba
3 Haziran 2008 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)